30 Kasım 2017 Perşembe

Uykucu annenin uykusuz bebeği olursa...!

Uykucu annenin uykusuz bebeği olursa...!

Sonuç ne mi olur? "Hadi artık uyu, lütfen" diye etrafta gezinen, devamlı uykusu gözünden akan bir anne...

Gerçekten de bu annenin acınası hali gözünüzün önüne geliyor mu? Yazarken bile kendime bir kere daha acıdım.

Ne vardı benim oğlum da uykusu geldiğinde bir yerlerde kıvrılıp uyusa ya da ondan vazgeçtim ben kitap okurken uyuyakalsa.
Uykucu annenin uykusuz bebeği
Gerçekten ona da razıyım. Ama yok illa ki o anne "uyu artık" diye çıldırtılacak. Yatmadan önce uyusun diye okuduğum kitabın haddi hesabı yok zaten. Okurum yine o sorun değil ama şöyle 3-4 kitap yeter dimi ama, sonrasında esnemeler başlasa ne güzel olur. Ama yok en az 10 kitap garantisi var her akşam. Bir de öyle her kitap değil, uzun uzun kitap seçmelerimiz de var her uykudan önce.

Mesela ben ne güzel uyurmuşum bebekken, daha bir kitap bitmeden, hoppp hemen mışıl mışıl uyku.

Şu anda ise bebeğinin yüzünde bir iki esnemeyle havalara uçan bir anne modundayım. "Aaa uykusu geldi yaşasın, belki bugün kolay uyur." Hiç bir zaman öyle olmasa da umut dünyası işte.

3-4 kitaptan sonra "Hadi artık gözlerimizi yavaş yavaş kapatalım, bak saat kaç oldu, aydede bize kızmasın" gibi bin bir ikna etmeye yonelik sözcük tabi ki yetersiz kalıyor. Her kitaptan sonra "hadi bak bu son kitap" desem de, o da biten her kitaptan sonra "nenne" diyerek yeni kitap isteğini dile getiriyor. Arada bir şansımı zorlayıp okumamayı  denesem, durum "keşke denemeseydim" diyerek hemen vazgeçmemle sonuçlanıyor.

Büyüdükçe işler kolaylaşır diye düşünürken, aklı erdikçe iyice zorlaştı. E bir de işin içine 2 yaş sendromu girince durum iyice içinden çıkılmaz bir hal aldı. İşte tam uyuyacak şimdi dediğim anda kalkıp odanın kapısını gösteren bir çocuk, hem de susturmanın hiç bir şekilde mümkün olmadığı bir ağlamayla.
Ya da gecenin bir yarısı, bir anda oturup, yine kapıyı gösterip ağlayan bir çocuk. Uykunun en tatlı yerinde bir anneye bu yapılır mı insafsız Yiğit! Hele bir büyü sen ben sana soracağım. Bunları da unutmamak için yazıyorum buraya bilesin!

O kadar ağlamaya çaresiz kalan ben, uykusu iyice açılmasın diye hemen salona getiriyorum, orada koltukta uykuya devam ediyoruz. Ama eğer şanslı günümdeysem tabi. Yok bir de uykusu açılırsa, o zaman görün evdeki şenliği, sabaha karşı bizim evden müzik sesleri ya da top sesleri duymanız muhtemel.

Öğlenleri ise uyutmasam hiç umurunda olmuyor çoğunlukla, hatta belki daha bile mutlu, oyundan kopmuyor ne de olsa. Uyku belki ona da dedesi gibi vakit kaybı gibi mi geliyor ne! Ama anneciğim sen daha bir bebeksin, ne kadar abi oldum desen de! Anneni uykusuz bırakma da büyüyünce istersen hiç uyuma oralı olmam.

Aa bir de ev dışında bir yerdeyken uyumamalara ne demeli? Bebek arabası varsa belki 1 saat kadar uyuyor o da bildigin tetikte, bir ses olsa da uyansam hemen modunda. Başka bir evde artık denemiyorum bile, boşu boşuna umutlanmamla sonuçlanıyor o da.

Burada bir de bu durumda çaresiz kalan babamızdan bahsetmemek olmaz. Yiğit onu görünce iyice şımarıp babadan herşeyi istediğinden babayı iyice tembihledim "Ne olur gecenin bir yarısı, Yiğit'in ağlamasını duyarsan yanımıza gelme" diye. Çünkü onu da kaç kere tecrübe ettik, eğer ki Yiğit babayı görürse kesinlikle uyumuyor. O zaman da sabahlamak kaçınılmaz oluyor. Garibim de, gecenin kör bir vakti uykusundan olmuş ve iyice gerilmiş bir anne ve zır zır ağlayan bir Yiğit karşısında çıtını çıkarmıyor.

Peki ne zaman düzelecek bu durum acaba diye nerdeyse hergün düşünüyorum... Yiğit'in uykusuzluğu teyzesine benziyor gibi görünüyor, bu durumda 5-6 yaşlarındayken bile "Benim uykum yok, siz de uyumayın!" diye ağlayan bir teyzenin varlığı da beni ürkütmüyor değil hani! Vay benim halime...!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder